İdamına bir saat kalan adam….

Author: Darkness3 / Etiketler:

Hücresinde pek çok şeyi düşünmekte aslında hiçbirini düşünememekte. Yaşamının bitmesine sadece bir saat kalan adam. Şu anda birden buharlaşarak buradan kurtulmayı hayal eden adam. O güçlü görüntüsünün ardında korkuları uyanan adam. Son istediği yemeği gelmiş. Ama yemek kimin umurunda sadece bir saat aç kalsa ölmez ki insan. İşte bu anlarda insanlar ne yerlerse yesinler ister et ister sebze aynı tadı alırlarmış. Çiğ, tadı olmayan; bir bulamaç. Ağzında yemeği çiğnemek artık başka bir anlam ifade ediyormuş çünkü: yaşamayı. Sadece daha önce fark edemediği ağzının o ergonomik hareketini tekrarlamak için yemek yerlermiş. Bir düşünün hayatınız boyunca en sevdiğiniz yemek. Şimdi onu yiyebilirsiniz ama yiyemiyorsunuz. Sadece yediğinizi zannediyorsunuz. Ağzınızı her açıp kapadığınızda zamanınızın biraz daha tükendiğini anlıyorsunuz.

Zaman çok hızlı ve çok yavaş arasında bir yerlerde. Her zamankinden daha hızlı nefes alıyor her zamankinden daha çok korkuyorsunuz. Ya zaman biterse. Şimdi hayatınız için veremeyeceğiniz hiçbir şey yoktur. Ama nafile. Kurtuluşun olmadığını bilmeniz sizi daha da korkutuyor. Ne kadar cesur olursanız olun kalbiniz infaz odasına giderkenki kadar bir daha hiç atmayacak ve atmadı da.

Aileniz bile aklınıza gelmiyor önceleri. Tek probleminiz birkaç hafta önce ortaya çıkan ve kronikleşen karın ağrınız. Yarım saat önce tuvalete çıkmanıza rağmen tekrar tuvalete gitme ihtiyacı hissetmeniz. Gardiyanlar eşliğinde son çişinizi etmeniz. Ölmek üzere olan insanlar normal insanlardan daha çok tuvaletlerde kalırlarmış. Sizde gardiyanlar eşliğinde işemeye başlarsınız. Önce siz bile işeyeceğinize ihtimal vermesiniz ama sonra başlayınca kısa bir rahatlama sarar vücudunuzu. İşte o an gardiyanın tabancası olup olmadığı geçer aklınızdan. Eğer gardiyanın tabancası olsa onu almaya çalışmaktan bir an bile tereddüt etmezsiniz. Hızlıca alır şakağınıza dayar ve tetiği çekersiniz ve pufff artık yoksunuz. Ne kadar da kolay olur böyle dimi aniden hiç düşünmeden. Zaten ölmenin en zor yanı da o duyguyu daha önce hiç tatmamak değil midir?

Saniyeler içinde aklınızda beliren bu düşünceler idam mahkumu gardiyanlarının silah taşımadığını anlamanızla birden sizi istemediğiniz hayata geri döndürür. Hücrenizdeki yatağa oturana kadar bunu kabul etmek istemezsiniz. Size göre o an silahı alıp tetiği çekmişsinizdir. Son günlerinizin geçtiği yere geri dönmek büsbütün çökertir sizi.

Eğer idam mahkumu olmasaydınız ve böyle bir şeyin bu koşullar altında gerçekleştiğinin bu kadar farkında olsaydınız bütün hayatınızı idam mahkumları için hazırlanan hepsi birbirinden farklı on oda da son saatlerini geçirmesini kanunlaştırırdınız. Her tuvalete gittikten sonra farklı bir oda. Ya da sadece ortam değiştirmek için farklı bir odaya geçmek.

Tüm insanlığın belki de ortak sorunudur: bazı değişiklikler yapmaları için o değişikliği yapacakları şeyle bir bağlarının olması. Ama genellikle bağları olduğunda onu değiştirecek gücün ellerinde olmaması. Bu güneşle yıldızları sevmek ama aynı anda ikisini de izleyememek gibi.

Tüm bunları düşünürken zaman tükenmişti. Artık bir daha nefes alamayacak, konuşamayacak, yürüyemeyecek ve daha pek çok şeyi yapamayacaktı. İnsanlara o an ikinci bir şans verilse ömrünün geri kalanını hiç sızlanmadan kamu görevinde çalışarak geçirebilirdi. Gardiyanlar koluna girdiğinde bir de imamın olduğunu fark etti. İnançlı biri değildi ama şimdi inanca çok ihtiyacı vardı. Ömrünün en uzun yürüyüşünden sonra son noktaya gelmişti. İdam hükmü okunurken de hoca dualarını okurken de artık orda yoktu. Yağlı urgan boynuna geçtiği an hariç. Her şey anlamsızlaştı. Yapılanın sorgulanması başkalarına bırakıldı. Ölümüne bir saat kalan adamın sonu böyle idi.


Yansımalar

Author: Darkness3 / Etiketler:

O böyle bunlar şöyle…

Kısacık ömrümüzde bir kargaşadır sürüp gitmekte.

Duvarlarımız yükselmekte yer çekimine inat göğün mavi derinliklerini delip geçmekte.

İki kelamımızdan biri istemediklerimizi dile getirmekte.

Keşkelerle kavrulmuş yaşantılarımızı ısıtıp ısıtıp günümüze de etki etmesine izin vermede üzerimize yok.

Bunun hemen sonrasında da demiyor muyuz “Hayat çok acımasız” diye insanın gülesi geliyor.

Ne bekliyordun ki bu hayattan sen ona ne verdiysen alacağında karşılığından çok fazlası olmuyor.