Umut Işığı

Author: Darkness3 / Etiketler:

Değer mi hayatı birinin uğruna feda etmek?
Değer mi değmez mi cevabın o an benim için önemi yoktu.
Birini o kadar severken bu kadar uzak olmak nasıl bir şey halen kestiremediğim bir olay. Mesela ona dokunmayı geç göz göze gelmek bile heyecanlandırırken ruhumu, hep kendime şunu sordum: ben ne yapıyorum?
Ne geçip giden günlerim, ne ailem,  ne de işim önemliydi onun yanındayken. Eften püften sebeplerle onu görmek için yarattığım ortamlar ve onun beni hep uzak tutması. Ulaşılamayanın cazipliği mi bilemiyorum. Bildiğim tek bir şey varsa mantığımın uzaklara tatile çıktığı idi. Zamanın su gibi aktığı bir gün duygularımı açıklamaya karar verdim. İtiraf edecektim sevdiğimi: ömrümün sonuna kadar ona ait olduğumu. O an geldiğinde sanki konuşmayı bile yeni öğrenmiş biri gibiydim. Ama umurumda da değildi. Seviyordum ve bu benim için tek sebepti; onu çok ama çok sevdim. Mantığımı yitirecek, hayatımı mahvedecek kadar. İlk kez aşık olmak neymiş gördüm. Yemek yemeyi, su içmeyi bile unutuyordum. Varsa yoksa o. Sadece umutlarım vardı konuşurken ve bitmeyen saniyeler. Sustuğumda anladım: ben ne yapmıştım?
Karşımda kocaman gözlerle bana bakan varlık hiç konuşmuyor beni inceliyordu. Sanki anlattıklarımın anlamını sorguluyordu. Dünya durmuştu benim için sadece gelecek cevaba odaklanmıştım. Basit bir kelime evet ya da biraz yumuşatılarak kurulacak saçma sapan sözler üzerine gerilmiş bir ip zihnimde canlanıyordu. Hem de koruma halatı olmadan. Aşağısı karanlık ve korkutucuydu. Düşmeye başladığımda anladım. Ve bir o kadarda soğuk. Hiçbir şey yapamadım sadece gözlerini hatırlıyorum; beynime kazınan en son hatıra.
Daha sonra yine karşılaştık tabi ama ne ben bendim ne de o eskisi gibi. Bir şeyler gitmişti terk etmişti bizi. Durmuştu dünyam hem de en acı tarafı o kişi bunu yapıyordu. Asla suçlamadım onu ve yargılamadım. Ama kendime en faşist hakim oldum. Bütün ağırlığı altında ezilirken ağırlığının,”bu yetmez” dedi yukarılardan biri. Bir gün biri yanımda öptü  benim bakmaya bile kıyamadığımı işte o anladım dip halen gelmemişti. O an dünyanın gerçekten şimdi durduğunu.
Her şey son bulurken kendimi değiştirmeye karar verdim. Üç yıl geçti üzerinden tam olarak o kişiydim artık. Beni cehenneme atan kişi olmuştum. Biri bana gözlerimin içine bakarak benimkilerle uzaktan yakından alakası olmayan şeyler söylese de bana ilgisini itiraf ettiğinde en az onun kadar acımasız davrandım .  İçimdeki hayvanı ortaya çıkarmıştım. Aynı bana yapılan gibi. Ben artık o insan değildim onun gibi sevemeyecektim bir daha. Ruhum bir parçasını kaybetmişti. Artık eskisi gibi olamazdı olmadı da.
Kader oyun oynamayı sever. Sonra biri geldi yanıma. Bir şey farklıydı, bana benim gibi bakan biri. Olasılık hesaplarıma göre milyonlarca insan arasından beni anlayan gözlerime bakıyordu ve her bakışında içimi görüyor: yaptığım her şeyi biliyordu sanki. Bu kez ilk kez olmasa da dünya ikinci kez durmuştu. Ne yapacağımı bilemeden dudaklarımdan dökülen  kelime tahmin edebileceğiniz gibi oldu.

Hayaller ve …

Author: Darkness3 / Etiketler:


“Küçük bir yerimiz olacak Lennie.” Benim için hayaller ve ötesinin anlatıldığı mükemmel bir cümle.  Gerçekten  küçük bir yerimiz olacak mıydı? John Steinbeck  bunu bize bırakıyordu, “Fareler ve İnsanlar” kitabında. Hayallerimiz, umutlarımız, beklentilerimiz… Geleceğe atfedilen en büyük kumar. Neden şimdiyi bir kenara bırakıp gelecek üzerine bu denli kafa yoruyoruz?
Tatminkar olamamamızın nedeni  sanırım genlerimizde saklı. Böyle olmasaydı mağaralarda yaşayan; avcılık ve toplayıcılık yapan atalarımızdan bugünlere gelebilir miydik? Sadece yemek bulduğunda sevinen o insan şimdi dünyanın bir ucunu hatta diğer gezegenleri birkaç tuşa basarak görebilmekte. Uzun yolculuklar o kadar kısalmış olmasına rağmen biz hep yetişme telaşı içinde kayboluyoruz. Kendi hapishanelerimizde kendimizin gardiyanı iken hayallere sarılıyoruz.
Gelecekte her şey istediğimiz gibi olacak yalanını bile bile kabullenmiş bir ırkız biz. Yaşadığımız yeri de cehenneme çeviren biz olduğumuz gibi.
Bizi hayallere iten sınırsız özgürlüğümüzün olması olabilir. Çünkü orada istediğimiz kişi olabiliriz ya da bizi istediğimiz kişi olarak görmek isteyecek toplumları da yaratabiliriz. Özgür olduğumuz tek yer orası. Ama biraz düşününce bir şeylerin acı tarafını da görmeye başlarız. Tüm hayaller kaç kişilik düşünürseniz  düşünün tek kişinin ürünüdür. Tasarladığınız o evren yalnızca sizin görüşlerinizi yansıtmaktadır. Sevdikleriniz için mükemmel şeyler tasarlasanız bile onlarında hayalleri olduğunu unutmayın.
Hayaller kurarken maalesef yalnızsınız. Yaşadığınız ülkede, kıtada, dünyada ve tüm kainatta. Bu gerçek bizim peşimizi bırakmayan sinsi bir gölge gibidir. Karanlıkta yaşamaya başlayabiliriz belki ama en ufak bir ışık kaynağı onu hortlatmaya yetecektir.
Acımasız görünüyor değil mi? Durun bir dakika biz zaten dünyaya cennetten kovulduğumuz için gelmemiş miydik? Cezamızı çekeceğimiz yerde mutlu olmamız düşünüle bilinir mi? Bize yaşantımızın bir sınav olduğu daha küçük yaşlarda öğretilmeye başlanan din eğitimi ile söylenmemiş miydi? Burası gerçek değildi. Gerçeklik bu sahte yaşantımızdan sonraki hayatımıza saklanmıştı. Tabi sınav sonuçlarımızı öğrendikten sonra. Korku ve umut, hayaller ve gerçekler arasına sıkışmış canlılarız biz. Tutunabildiğimiz tek bir şey var hayallerimiz. Hepimiz bir gün yalnız kalacağız. İçimizi kemiren yalnızlıkla tanıştığımız gün hayallerinde önemini anlayacağız. Hiç gerçekleşmeyecek olsalar bile. Çünkü  ona kavuştuğumuz anda değerini yitirip gidecektir. Ne olursa olsun içimizdeki boşluk dolmayacak ,açlığımız devam edecek belki de.
Hayaller kurmak güzeldir ama hayallerde yaşamak tehlikelidir. İki dünya arasında durmamalısınız. Gerçeklerle yalanlar arasındaki farkı gördüğünüzde bunu kaldıramayacağınızı anlayacaksınız.

Benim Büyük Korkuluğum

Author: Darkness3 / Etiketler:

En büyük korkun nedir?
“Bugün benim için önemli bir gün.”  Korkumla yüzleşmeye karar verdiğim gün her şeyin alt üst olduğu, umutlarımı yitirdiğim, karanlığın içine hapsolduğum gün. İlk cümleme bugün diye yazmıştım ama hala hatırlamak istemediğim o gün çok geçmişte kalmasına rağmen beni hiç yalnız bırakmadığını biliyorum. O gün ben korkularımla kendime bile söyleyemediklerimle yüzleşirken yanımda ondan başka kimse yoktu. Tüm hikayeyi bir kez daha anlatmamak üzere son kez yazıyorum.
Bir Çarşamba gününün ilk saatleriydi. Sanırım gece yarısını birkaç saat geçmişti. Evimde, yatağımda – güvenli olan yerimde- uyumaya çalışıyordum. Yine her zaman yaptığım gibi yatmadan bir şeyleri fazla kaçırmıştım. Aslında bunu alışkanlık haline getirmiştim ama son bir aydır uykusuzluğum artık çekilmez bir hale gelmişti. Gün ışığını görmeden uyuyamıyor, yediğim hiçbir şeyden tat alamıyordum. Basit ihtiyaçlarım için dışarı çıkma fikri bile beni korkutuyordu. Yalnızca sigaram bittiğinde dışarı çıkabiliyordum.
Son birkaç haftadır evimde eşyalar kaybolmaya başladı. Önceleri pek önemsemedim; zaten dalgın dalgın dolaşıyordum muhakkak başka bir yere koyup unuttuğumu düşünüyordum. Bundan o kadar emindim ki üzerine pek düşmedim.  Ta ki eşyalarımın yerleri değişmeye başlayana kadar. Alışkanlıkları olan biri bunları sürdürme eğilimi gösterir ve hayatının bir parçası yapar. Tam benim için söylenmiş bir cümle diye düşünen insanlardan biriydim. Kitabımı yatmadan önce yatağımın yanındaki komodinin üstüne  telefonumun yanına bırakırım. Asla yere ya da yatağımın üstüne bırakmadığım gibi.  Yerleri birkaç kere değiştiğinde telaşlanmam için bir neden oluştuğunun farkındaydım ama yine de körü körüne bir şeye inanacak bir yapıya sahip değildim. Bilirsiniz bazen beyniniz size oyunlar oynayabilir ya da duyu organlarınız sizi yanıltabilir. Çünkü evren görüp dokunabildiklerimizin ötesinde bilişsel bir gerçekliğe sahiptir. En azından benim görüşüm böyleydi. (Yanılmayı çok isterdim)

Birkaç gün sonra eşyaların yerleri daha hızlı değişmeye başladı. Mutfağa girip çıkana kadar, pencerede bir sigara içene kadar, içine çerez koymak için çıkardığım kasenin yanına bir tane daha kase gelene kadar…


Tüm olanlar bir psikoloğa göre sanrı sayılabilirdi. Yorgunluğumun vücut direncimi azalttığını ve bunun da halüsinasyonlar görmeme neden olduğuna kanaat getirebilirdi ya da …

Ben ilk görüşü temellendirmeye çalışmaya başladım. Yatmadan önce sıkıntıdan boğulacak gibi olsam da bir şeyler yemiyor, sevmesem bile ılık bir süt içip kendimi yatmaya zorluyordum. Başlarda küçükte olsa yararı oldu artık güneş doğmadan kısa bir süre önce uyuyabiliyordum. Eşyalarımın yer değiştirmesi eskisi gibiydi ama takmıyordum.   
  DEVAM EDECEĞİM.